Fitokimyasallar ve Kanser
12 February 2022 tarihinde yayınlandı. Ortalama okuma süresi 3 dakika.
Epidemiyolojik veriler meyve ve sebzeler açısından zengin bir diyetin kanser riskini azaltabileceğini göstermektedir.

Kanser, dünya çapında insan sağlığını tehdit eden ve insanlar üzerinde büyük bir etkiye neden olan ölümcül bir hastalıktır. Geçen yılın verilerine göre Türkiye'de en sık görülen 5 kanser türü akciğer kanseri, kolorektal kanser, meme kanseri, prostat kanseri ve tiroid kanseridir. Erkeklerde en sık görülen kanser türü akciğer kanseri iken, kadınlarda en sık görülen kanser türü meme kanseridir. Ülkemizde her yıl 75 yaş altı her 4 kişiden birine kanser teşhisi konulduğu bildirilmiştir.
Epidemiyolojik veriler meyve ve sebzeler açısından zengin bir diyetin kanser riskini azaltabileceğini göstermektedir. Bu bulgular temelinde yeni bir potansiyel tedavi yöntemi ortaya çıkarmıştır. Umut vadeden bu yöntem, sebzelerden, meyvelerden veya tahıllardan elde edilen kimyasal bileşen olan fitokimyasallardır. Bu kimyasallar bitkiye renk, koku, tat, savunma veya aroma gibi bazı özellikler sağlar. Kullanımlarının güvenli olması, toksisite riskinin düşük olması ve kolay elde edilebilirlikleri nedeniyle yıllarca kanserin tedavisi veya önlenmesinde kullanılmıştır. Doğal bitkilerden elde edilen fitokimyasalların kullanılması kanser tedavilerinin yan etkilerini azaltabilir ve kanser tedavisine yardımcı olabilir. Özellikle son yıllarda, fitokimyasallar farklı kanser türlerine karşı ümit verici antikanser etkiler göstermiştir. Fitokimyasal-kanser ilişkisini araştırmak için kullanılan en önemli fitokimyasallar genistein, resveratrol, kurkumin, kuersetin ve epigallokateşin gallattır. Bu bileşenler kanser hücreleri üzerinde baskılayıcı etkiler göstermiştir.
Kurkumin: Zerdeçaldan elde edilen ve aroma veren bir bileşiktir. Ayurveda tıbbında birçok hastalığın tedavisinde kullanılan kurkuminin antikanser özelliklere sahip olduğu bildirilmiştir. Kurkuminin kanser hücresi büyümesini engellediği ve medulloblastoma gibi nadir kanser türleri dahil olmak üzere birçok kanser türünde anti-enflamatuar ve antioksidan etkilere sahip olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca bazı çalışmalarda önemli sinyal yolakları, hücre döngüsünü ve bazı transkripsiyon faktörlerini inhibe ederek ve hücre bölümünü uyardığı gözlemlenmiştir.
Genistein: Soya ürünlerinden elde edilen fenolik bir bileşiktir. Apoptozu indüklendiğine, hücre döngüsü durduğuna, metastaz ve anjiyogenezi engellediğine dair birçok bulgu vardır. Asya ülkelerinde prostat ve meme kanseri riskinin düşük olmasının soya tüketiminden kaynaklandığı düşünüldüğünden dolayı genistein özellikle meme ve prostat kanseri üzerindeki etkilerini araştıran birçok çalışma vardır. Birçok çalışmada genistein, cisplatin ve doksorubisin gibi kanser ilaçları ile sinerjik bir etki göstermiştir.
Resveratrol: Çoğunlukla kırmızı şarap ve üzümde bulunan bir stilbendir. Kanser hücrelerinin çoğalmasını ve karsinogenezi baskıladığı düşünülmektedir. Ayrıca meme kanserinde kullanılan rapamisin ilacının antitümör aktivitesini arttırdığı da gözlemlenmiştir.
Kuersetin: Meyve ve sebzelerde bulunan flavonoiddir ve ana kaynakları elma, soğan ve brokolidir. Kardiyovasküler hastalıklar üzerindeki etkisi ve vücuttaki serbest radikalleri temizlemesi nedeniyle kanser çalışmalarında önemli bir bileşen haline gelmiştir.
Epigallokateşin Gallat: Yeşil çayda bulunan ana kateşindir ve birçok sağlık yararı ile ilişkilendirildiği için kansere karşı güçlü etkileri olduğu düşünülmektedir. EGCG'nin antitümör aktivitesi, nadir görülen kanserler ve en agresif kanser türü olan tiroid karsinomu dahil birçok kanser türünde kanıtlanmıştır.